29 Haziran 2007 Cuma

L-Fenilalanin / L-Phenylalanine

Fenilalanin (L-Phenylalanine); vücutta üretilen çeşitli proteinlerin yapı taşı olan bir temel amino asittir. Bilindiği gibi temel (esansiyel) amino asitler vücutta üretilmezler ve dışardan gıda veya ek gıdalarla alınmaları gerekir. Fenilalanin (LPA), aynı zamanda ultraviyole ışınları emme özelliği gösteren en yaygın aromatik amino asittir. Fenilalanin şu yiyeceklerde çeşitli oranlarda bulunur: Yağsız et, derisi alınmış tavuk, kurutulmuş-tuzlanmış morina balığı, kabuklu deniz ürünleri, mandıra ürünleri (süt, yoğurt, peynir vb.), yumurta, çemen (boyotu) tohumu, karpuz çekirdeği, soya fasulyesi, avokado, badem, lima fasulyesi ve çikolata. 12 yaşından büyük çocuklar ve yetişkinler vücut ağırlıklarının her kilogramı başına günde ortalama 15 mg fenilalanin’ e ihtiyaç duyarlar. Fenilalanin troid bezinin normal fonksiyonları için gerekli olup; trosin’ in ana maddesidir. Bu yüzden dopamin, noradrenalin, adrenalin, vitamin B6 ve vitamin C’ nin biyokimyasal dönüşümlerinde gerekli bir maddedir. Fenilalanin vücutta L-Tirosin’ e (bir diğer amino asit) dönüştürülür. L-Tirosin (L-Tyrosine) proteinlerin ve 2 önemli sinir taşıyıcısının (neurotransmitter) vücutta sentezlenmesi (üretilmesi) için gereklidir. Bu iki önemli sinir taşıyıcısı sırasıyla dopamin (dopamine) ve noradrenalin (norepinephrine) dir. 3 farklı tipte (formda) fenilalanin vardır. Bunlar L-, D- ve DL- formlarıdır. L- formu yukarıdaki yiyeceklerde doğal olarak bulunur. D- formu L- formunun ayna görüntüsü olup laboratuarlarda sentetik olarak üretilir. DL- formu ise her iki formun kombinasyonudur. Burada anlatılan fenilalanin yiyeceklerde doğal olarak ve serbest halde bulunan L- formundadır. Fenilalanin eksikliği uyuşukluk, ödem (vücudun herhangi bir yerinde su toplanması), güçsüzlük, deri lezyonları (doku yapısı değişikliği, yara), karaciğer harabiyeti, çocuk ve gençlerde yavaş büyümeye neden olabilmektedir.

Vitiligo İçin Kullanım Şekli:

L-fenilalanin (LPA) 500 mg’ lık kapsüller halinde sunulmuş olup;

1) Sabahleyin güneşlenmeye çıkmadan 30-60 dakika önce aç karına veya kahvaltıdan 2-3 saat sonra 1 kapsül (500mg), ikindi vakti güneşlenmeye çıkmadan yine 30-60 dakika önce aç karına 1 kapsül (500mg), gece yatarken aç karına 1 kapsül (500mg) şeklinde alınabilir. Güneşlenme süresi ortalama 30 dakikadır. Hergün vitiligolu bölge güneşlenmeye maruz bırakılabileceği gibi, haftada 2-3 kez güneşlenme + LPA, diğer günlerde ise güneşlenmeksizin aç karına veya öğün aralarında sadece LPA alımına devam da edilebilir.

2) Doktor gözetiminde UVA terapisinden 30-60 dakika önce aç karına günde vücut ağırlığı başına toplam 25-50 mg fenilalanin (Örnek: 60 kg vücut ağırlığı için toplam 1500-3000 mg). Fenilalanin alımının insanlarda olumsuz bir etkisi rapor edilmemesine rağmen günlük toplam 1500 mg’ dan daha fazla dozaj alımının doktor gözetiminde yapılması tavsiye edilmektedir.

Vitiligo için ayrıca bakınız: Ginkgo Biloba (Japon Eriği)

UYARILAR: Hamile veya emziren kadınlar, kronik yüksek tansiyonlu hastalar, anti-depresan ilaç kullananlar, diyabetler (şeker hastaları) ve fenilketonöri hastası olanlar (PKU) bu ürünü kullanmamalıdırlar.

Aminoasit: L-Fenilalanin - Siparis etmek için TIKLAYINIZKullanım Önerisi: L-Fenilalanin 500 mg’ lık kapsüller halinde sunulmuştur. Genel olarak günde 1-3 defa 1 kapsül öğün aralarında veya aç karına ek gıda olarak alınır. Önerilen dozlarda bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

Doğal Kas Güçlendirici-BCAA

Silika Komplex Doğal saç güçlendirici - Silica Complex

Silica Complex, doğal güzellik için gerekli olan bitki ve minerallerden oluşan bir karışımdır. Çoğu kişi, dengeli bir beslenme proğramı takip edemediği için, saçlarına gerekli olan gıdaları da alamamaktadır. Çünkü saçlar ve tırnaklar, optimum beslenme ve koruma için gereken besinleri vücuttan almada son sıradadırlar (Yani vücudumuz diğer organların vitamin ve mineral ihtiyacını karşıladıktan sonra, kalan miktarı saç ve tırnaklara ayırır). Silica Complex; sağlıklı bir saç büyümesi için gereken besinlere ek olarak saça parlaklık ve canlılık verdiği bilinen maddeleri de içermektedir. Düzenli kullanımı saça canlılık, sıklık, parlaklık ve hacim vermenin yanısıra saç dökülmesini ve kırılmasını da azaltabilmekte ve tırnaklarımızı güçlendirmektedir. Silica Complex aşağıdaki bitki, bitki ekstresi ve minerallerden oluşan cilt, saç ve tırnaklarımızın besin ihtiyacını karşılamak, onları korumak ve güçlendirmek amacıyla oluşturulmuş mükemmel bir bitkisel kombinasyondur.

Atkuyruğu Otu Ekstresi tkuyruğu Otu Ekstresi (Horsetail): Atkuyruğu (Equisetum arvense); su kenarları, sulak çayırlar ve orman açıklıklarında yetişen 25-60 cm yükseklikte ve sapı 3-6 mm olan, çok yıllık, otsu ve çiçeksiz bitkilerdir. Bitki minik çam ağacı fidanlarına çok benzer. Silisik a sit (silika kaynağı), potasyum tuzları, flavon glikozitleri, saponin, alkaloidler ve tanen içermektedir. Atkuyruğu otu, saçlara parlaklık, canlılık ve kuvvet vermesiyle ünlenen bir mineral olan silis (silika) açısından çok zengindir. Atkuyruğu aynı zamanda kemik ve eklem sağlığı için hayati önem taşıyan kalsiyum ve az bulunan mineralleri de içerir.

Yulaf Sapı (Avena sativa): Sağlıklı bir kemik, cilt, saç ve tırnak oluşumuna yardımcı bir bitkisel üründür. Saponinler, flavonoidler, alkaloidler (trigonelline, avenine…), steroidler, kalsiyum, demir, B vitaminleri, amino asitler (lisin, metionin) ve silika içermektedir. Yulaf sapının saçları nemlendirici ve güçlendirici etkisi eski zamanlardan beri bilinmektedir. Yulaf sapı genellikle; güçlendirici özelliğinden dolayı zayıf telli veya zayıf köklü saçlar için kullanılmaktadır. Yulaf sapı ve içeriğindeki faydalı maddeler; saçlarımızı güneş işığının, sık yıkamanın, toz ve kimyasal maddelerin, bakterilerin ve saç kurutma makinelerinin olumsuz etkilerine karşı korur ve güçlendirir.

Silika (Silica): Doğal olarak Atkuyruğu Otunda ve Yulaf Sapında bulunan bir maddedir. Vücudumuzda özellikle cilt, saç ve tırnaklarımızda bulunur. Kemik, bağdokusu, kıkırdak ve eklemlerin etrafındaki zar için gerekli bir mineraldir. Bağ dokularının normal büyümesi ve gelişmesi için hem metabolik hem de yapısal bakımdan son derece önemlidir. Ek olarak silica saç gövdesinin önemli bir maddesi olan keratin sülfat yapımı için gereklidir. Saç telinin en dış yüzeyi tamamıyla keratin ağıyla örülmüştür. Ayrıca, silika damar açıcı özelliği ile kafa derisine kan akışını arttırarak saç büyümesini hızlandırır ve saçların dolgun ve parlak renkli olmalarını sağlar. Silika, aynı zamanda kemik yoğunluğu için elzem olan kalsiyumun vücut tarafından emilmesi için gereklidir ve kolajen’ in ana unsurlarındandır. Bilindiği gibi kolajen (collagen), tendon, sinir ve kemikler gibi bağ dokularının temel kimyasal yapısını oluşturur. Silika, sağlıklı bir cilt, saç ve tırnaklar için çok önemlidir. Silika tırnakları güçlendirir. Saç dökülmesine karşı saçı besler ve kuvvetlendirir.

  • Çinko: Vücutta hücre bölünmesi, büyümesi ve onarılması dahil birçok yaşamsal rol oynar. Bu rollerin hepsi yaşlanmayı yavaşlatmaya yarayan fonksiyonlardır. Çinko eksikliği yetişkinlerde saç dökülmesine neden olmaktadır. Çinko minerali sizi her açıdan güzelleştirir. Parlak, dolgun saçlara sahip olmanıza yardım eder. Güzel ve sağlıklı bir cilt için gerekli dokuların oluşumuna katkıda bulunur.
  • Kalsiyum: Kemik sağlığı için bilinen birçok faydasının yanında, sağlıklı ve canlı bir saç için gerekli bir maddedir.
  • Mangan: Önemli bir eser element olan mangan vücudumuzun tüm dokularında bulunur. Manganez eksikliği olan birisinde deri tahrişi, saç uzamasında yavaşlama ve saç renginde beyazlaşma görülebilmektedir.
  • Boron: Sağlıklı saçlar, tırnaklar ve cilt için gerekli bir mineraldir ve saç foliküllerinin büyümesinden sorumlu hormonları uyarır. Silika, boron ve kalsiyum ile birlikte sinerjetik etki gösterir.

Silica Complex yukarıdaki bitki, bitki ekstresi ve minerallerden oluşan cilt, saç ve tırnaklarımızın besin ihtiyacını karşılamak, onları korumak ve güçlendirmek amacıyla oluşturulmuş mükemmel bir bitkisel kombinasyondur.

Siparis etmek için TIKLAYINIZKullanım Önerisi: Gıda takviyesi olarak, tercihen yemeklerle birlikte günde 1-3 defa 1 tablet alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.


Domates Ekstresi-Likopen

Hamilelikte Folik Asitin Önemi

Son yıllardaki en ilginç bulgulardan biri de, folik asidin spina bifida denilen hastalıktaki önleyici rolüdür. Spina bifida, ana karnındaki dölütün omurgasının iyi gelişememesi, bunun sonucu olarak da sinir sisteminin hasar görmesidir. Spina bifidalı çocuklar deforme doğar, ya doğmadan önce yada hemen sonra ölür. Yaşayabilenler uzun süreli tıbbi tedaviye gereksinim gösterirler. Daha önce spina bifidalı yada ağır bir sinir sistemi anormalliği bulunan çocuk doğurmuş her kadın, gebe kalmadan önce doktoruna danışmalıdır. Böyle kadınların beslenme durumu ve folik asit düzeyi gebelikten önce saptanmalıdır. Bakınız: Gebelik Öncesi Bakım. Folik asidin hamilelik boyunca önemi omirilik ve/veya beyin sistemiyle ilgili özürlü çocuk doğurma (Spina bifida) riskini düşürmesinden kaynaklanır. Bu nedenle A.B.D Halk Sağlığı Servisi (The U.S Public Health Service) hamilelik boyunca bir kadının günde 400-800 mcg Folik Asit almasınını öneriyor.

Hamilelik dünyanın en büyük mucizelerinden olsa da bebeğinizin ve kendi sağlığınızın sürekliliği için bu mucizeyi korumalısınız. Bunun yollarından birisi de folik asit tüketiminizle ilgili. Hamile olduğunuzu anladığınız dönemden itibaren yaşamınızın önceki dönemine; beslenme yanlışları yaptığınız, kendinize dikkat etmediğiniz, içki, sigara içtiğiniz zamanlara kalın bir çizgi çekin ve her şeye yeniden başlayın. Bu başlangıçta elinizde bulunması gereken ipuçları sizi mutlu sona daha bir güvenle yaklaştıracaktır. Bu arada tabii ki doktorunuzun tavsiyelerinden uzaklaşmayın. Her gün mutlaka folik asit tüketmelisiniz Özellikle hücre bölünmesinde ve hücrenin genetik yapısının oluşmasında önemli rol oynayan folik asit, gebeliğin erken dönemlerinde, bebeğinizin merkezi sinir sisteminin gelişimi için fazlasıyla gerekli bir maddedir. Embriyo, gebeliğin ikinci ve on ikinci haftaları arasında yeterli folik asit alamazsa özellikle beyin ve omurilik ile ilgili anormallikler olmak üzere doğumsal gelişim bozuklukları görülme riski artabiliyor. Ayrıca kan yapıcı organların etkilenmesine bağlı olarak annede kansızlık gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Beslenme ve diyet uzmanı Selahattin Dönmez, folik asitle ilgili olarak şu bilgileri veriyor: "Folik asit bebek gelişimi için çok önemli olup, hayati bir önem taşıyan organizmada protein sentezi, hücre çoğalması, kemik iliğinin görevini eksiksiz yerine getirmesi gibi işlevlerde bulunur. Eğer folik asit eksikse bebeklerde sinir sistemleriyle ilgili oluşum bozuklukları görülebilir. Bu yüzden gebeliğin özellikle ilk üç ayında özellikle fazla kullanmanız gerekir. Unutulmaması gereken önemli bir ayrıntı da folik asit vücutta depolanmaz. O yüzden her gün alınmalıdır."


Folik Asit Tableti

Folik Asit (Folat-Polisin) B grubundan bir vitamindir. Yeşil yapraklarda yaygınMaydanoz- Büyütmek için TIKLAYINIZ olarak bulunduğundan bu ad verilmiştir. Çünkü latincede folum yaprak anlamındadır. İlkin 1950'lerde bira mayasından ve karaciğerden ayrılarak elde edilmiştir. Folik asit metabolizması B12 vitamini metabolizmasıyla yakından bağlantılıdır. Folik asit merkezi sinir sisteminin işlemesinde hayati bir rol oynar. Folik asit incebağırsağın ilk kesiminde emilir, sonra karaciğere giderek orada metabolize olur. Folik asit en fazla yapraklı yeşil sebzeler, bira mayası, karaciğer, böbrek, yumurta, zarı alınmamış tahıllar, ceviz, badem, fındık, fıstık, mercimek, ıspanak, yonca, mavi-yeşil alg (yosun), maydanoz, nane, kurufasulye (baklagiller) ve tohumlu gıdalarda bulunur. Yetişkinlerde folik asit gereksinimi günlük 400 mcg (mikrogram) dır. Gebelik ve emzirme süresinde 400-800 mcg 'a gereksinim vardır

Eksiklik Belirtileri:

Hafif folik asit eksikliği toplumda oldukça yaygındır. Daha ağır eksiklik durumlarına ise anemide rastlanır. Folik asit yada B12 vitamini eksikliği olanlar sonunda anemik hale gelirler. Anemi belirtileri uyuşukluk, yorgunluk, çaba harcandığında nefes darlığı, deride ve mukozada solgunluktur. Ağız kenarlarındaki çatlakların folik asit yetersizliğinden ileri geldiği bilinirse de bu, demir, B2 yada B6 yetersizliğinden de olabilir. Folik asit eksikliğinde dil ağrılı ve kırmızıdır. Pürtükleri kaybolmuşcasına düzgündür. B12 ve demir yetersizliğinde de benzeri belirtiler görülebilir. Folik asit eksikliği çoğu kez dış belirtiler sonucunda değil, kan testleri sonunda, kişide anemi olduğu anlaşılınca ortaya çıkar. Hafif eksikliklerde kişide deprasyon görülebilir. Daha ağır eksikliklerde ise sinirler hasara uğrar, periferik nevropati oluşabilir.

Eksikliği megalobastik kansızlığı da meydana getirir. Bu hastalığa tropikal bölgelerde çok rastlanır. Bu eksikliğin başlıca nedeni, protein-kalori eksikliğine dayanmaktadır. Normal beslenen insanlarda ancak sindirim bozukluğunda ve gebelikte görülebilir. Sara hastalığında kullanılan ilaçlar verilirken bu vitaminin de verilmesi gerekir. Bazı antibiyotikler bu vitamini yok etmektedir. Bira, şarap, rakı vs. gibi alkollü içecekleri içen kimselerde ve sigara kullananlarda da bu vitamin eksikliği oldukça sık görülmektedir. Keçi sütü de bu vitamin bakımından fakir olup, bu sütle beslenen çocuklara da folik asit takviyesi yapılmalıdır. Sara hastalarına folik asitin B12 vitamini ile birlikte gerektiği zaman verilmesi uygun olur. Suda eriyen bu B vitamini türü, kırmızı renkli kan hücrelerinin (alyuvar) üretimi, büyümesi ve yeniden oluşumu için gerekli olan RNA ve DNA gibi nükleik asitlerin meydana gelmesine yardımcı olur.

Folik asit özellikle büyüme sırasında ve stres halinde de gereklidir. Özellikle psikiyatrik hastalığı olanlarda folik asit eksikliği yaygındır. Depresyonlu hastalar, hatta şizofrenikler açık folik asit eksikliği gösterirler. Bu tür hastalara folik asit verilince depresyon geçtiği gibi, hastanın hastanede kalma süresi de kısaltılmış olur. Çoğu kez böyle hastalarda öbür B grubu vitaminlerin de eksikliği vardır. Onun için tüm psikiyatrik hastalara B komleks verilmesi yönünde bir görüş vardır. Yaşlılar ve ussal (zekasal) gerileme gösterenler de B kompleksle takviye edilmelidirler.

Glukosamin & Kondroitin

Glukosamin ve Kondroitin (Glucosamine & Chondroitin); yeni bir kıkırdak koruyucu doğal formülasyondur. Glukosamin ve kondroitin vücudumuzdaki bağ dokularının iki temel yapı taşı olup, eklemlerimizin vazgeçilmez elemanlarıdır. İçindeki bileşiklerin osteoartrit (Artroz; Dejeneratif eklem hastalığı-kireçlenme) etkilerini azalttığı ve kıkırdak yapısını güçlendirdiği çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir.
Glukosamin (Glucosamine Sulfate); çeşitli formlarda kullanıma hazır bir ek gıdadır. Molekül yapısı basittir. En yaygın formları; glukosamin sülfat (glucosamine sulfate), glukosamin hidroklorid (glucosamine hydrochloride) ve N-Asetil-Glukosamin (N-acetyl-glucosamine: NAG) dir. Glukosamin sülfat (GS) formu osteoartrit (kireçlenme) (OA) için üzerinde en çok klinik araştırma yapılan ve OA için faydalı etkisi kanıtlanan tek formdur. Bu nedenle OA tedevisi için tercih edilen form da bu formdur. Glukosamin, kıkırdaklarda bulunan ve glikosaminoglikon’ lar (glycosaminoglycans-GAG) olarak bilinen özel moleküllerin üretiminde vücudumuzun gereksinim duyduğu bir maddedir. Günlük yiyeceklerimizde önemli miktarda bulunmaz. Bu yüzden ek gıda olarak karides ve istiridye gibi kabuklu deniz ürünlerinin kabuklarından üretilir. Glukosamin Sülfat (GS), sodyum klorür (NaCl) ve potasyum klorür (KCl) olrak bilinen iki mineral tuzundan birisi ile stabilize edilir (Referans1-2). Her ikisi de GS’ yi stabilize etmek (kararlı hale getirmek) için etkili olmasına rağmen, KCl’ nin stabilizitör olarak kullanımı daha yaygındır (Glukosamin potasyum sülfat). Bunun nedeni günlük yiyecek kültürümüzde NaCl’ nin (Sofra tuzu) yeterince zaten alınması, fakat KCl’ nin yeterli miktarda alınmamasıdır. Glukosamin (GS) tırnak, tendon (kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar), deri, göz, kemik ve ligament (Bağ; kemikleri ve başka organları birbirine rapteden bağ) oluşumunda önemli rol oynar. Glukosamin’ in eklemlerdeki en önemli fizyolojik fonksiyonu kıkırdak bileşiklerinin oluşumunu sağlamak, bunun yanında da kıkırdağa sülfür (kükürt) girişini sağlamaktır. Özet olarak kıkırdağın sadece oluşumunda değil beslenmesinde de önemli bir rol oynar. Son 10 yıldaki çalışmalar Glukosamin Sülfat’ ın osteoartrit (Artroz-Kireçlenme) semptomlarını azaltmada çok etkili olduğunu göstermiştir. Çalışmalarda glukosamin sülfat, ağrı ve iltihap gidermede standart ağrıkesiciler ve plasebolardan daha iyi sonuç vermiştir

Yapılan araştırmalar, glukosamin ve kondroitin sülfatın ayrı ayrı artrit (kireçlenme) semptomlarını azalttığını ortaya koymuştur. Buna göre glukosamin sülfat ağrıyı azaltırken, kondroitin sülfat hastalığın ilerlemesini yavaşlatmaktadır. Glukosamine sülfat GAG sentezini artırırken, kondroitin sülfat kıkırdağı bozan enzimleri engellemektedir. Bu iki kıkırdak koruyucu ajan (etkili madde), farklı etki mekanizmaları olduğu için birbirlerini tamamlamaktadırlar. UYARILAR: Kabuklu deniz ürünlerine karşı (istiridye ve istakoz gibi) allerjisi olanlar, bu ürünü kullanmamalıdırlar

Kullanım Önerisi: Glukosamin ve Kondroitin 750/600 mg’ lık tabletler halinde sunulmuş olup; ek gıda olarak yemeklerle beraber veya aç karına günde 2 tablet, bir bardak su veya diğer içeceklerle beraber alınabilir. (Yutmayı kolaylaştırmak için gerektiğinde tabletler bölünebilir.). Glukosamin ve Kondroitin’ in faydalı etkileri genellikle 3-8 haftalık bir kullanımdan sonra kendini göstermektedir. Bununla beraber osteoartrit tedavisinde 3 yıllık veya sürekli kullanım önerilmektedir. Normal dozajda bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

Goraka - Citrin&Chromium

Goraka, yüksek oranda hidroksisitrik asit Goraka Meyvesi(HCA) içerir. Doğal bir diyet ürünüdür. Bilinen en zengin doğal HCA kaynağıdır. HCA, alınan kalorileri, yağ üretiminden ziyade, glikozun depolanmış şekli olan glikojen üretiminin arttırılmasına ve depolanmasına yönlendirerek iştah arzusunu ve enerji seviyelerini etkiler. Glikojen depolarının doldurulması sonucu vücut, beynin doyum merkezine "Yeterince yiyecek alındı " sinyalini gönderir. Buna ilave olarak karbonhidratlardan yağ asiti sentezlenmesini engeller ve sağlıklı bir şekilde kandaki lipit seviyesini yükseltir. Böylece, Goraka merkezi sinir sistemini uyarmaksızın doğal kilo kaybını destekler ve merkezi sinir sistemini uyaran maddelerin kullanımından meydana gelen yan etkilere sebep olmaz. HCA'nın etkisiyle karbonhidratlardan yeni yağ sentezlenmesi (üretilmesi) engellenir ve mitokondriya (vücudun enerji üretim santralı), önceden depolanmış yağları yakmak için harekete geçebilir

Hidroksi-sitrik asit (HCA) ‘nın bir diyet ürünü olarak adı 5-10 yıl önce duyuldu. Güneydoğu Asya’ya has ve meyve veren ağacımsı bitkilerden olan Garcinia cambogia (Goraka)’nın kabuklarından elde edilen bu maddenin, kilonuzu düzenlemeye, iştahınızı bastırmaya ve enerjinizi artırmaya yardım ettiği tüm dünya kamuoyuna duyuruldu. Üstelik tüm bunları yaparken de çoğu diyet ürününün yaptığı olumsuz etkilere yol açmadan yani; merkezi sinir sisteminizi etkilemeden veya merkezi sinir sisteminiz üzerine herhangi bir yan etki yapmadan. Küçük sarı-kırmızı balkabağını andıran bu meyveler yüzyıllardır Güneydoğu Asya yemek kültüründe zaten kullanılmaktaydı ve HCA bu bitkinin kurutulmuş kabuklarından herhangi bir çözücü ya da kimyasal madde kullanılmadan ekstre (özsu çıkarma) edilmişti. Yapılan deney ve araştırmalar; HCA’nın vücüdun karbonhidrat metabolizmasını etkilediğini, karbonhidratlardan yağ üretimini baskı altına aldığını veya engellediğini, vücutta depolanmış olan yağların yakılmasına yardım ettiğini (yağları yakılacakları veya enerjiye dönüştürülecekleri yer olan mitokondriya hücresine transfer ederek), doğal olarak iştahı kesdiğini, yağ yakımını artırması ve glikojenlerin depolanmasının bir sonucu olarak da vücudun enerji seviyesini artırdığını göstermektedir.
Kullanım Önerisi: Goraka , her yemekten 60 dakika önce, günde 3 kez bir bardak suyla 500 mg 'lık 1 kapsül şeklinde alınır.Her bir kapsül %50 HCA (250 mg) içerir. Sinerjetik etkisini artırmak için her bir kapsüle 100 mcg (mikrogram) krom minerali (Chromium picolinate) eklenmiştir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

Gotu Kola

Gotu Kola (Centella asiatica); genellikle Hindistan, Sri lanka, Madagaskar, Güney Afrika ve tropik bataklıklarda yetişen, narin,yelpaze yapraklı ve adeta yerde sürünen bir bitkidir. Hindistan’ da özellikle meditasyona yardımcı ve Ayurveda için kullanılmakta ve başın üstündeki enerji merkezi olan baş çakrasını ve beynin sağ ve sol yarımküreleri arasındaki dengeyi geliştirdiğine inanılmaktadır. Geleneksel Çin ve Hint tıbbında uzun süredir kullanılmaktadır. Bitki Sri Lanka’ da bir sebze olarak, Çin’ de ise uzun süredir beyin fonksiyonlarını düzenleyici bir kuvvetlendirici (Tonik) olarak kullanılmaktadır. Gotu Kola üzerinde yapılan modern çalışmalarda üç ana etken madde içerdiği bulunmuştur. Bunların başında, bir triperten glikozid bileşiği olan ve antibiyotik olarak sınıflandırılan asiaticoside gelir. Bu özelliği ile Gotu Kola yaraların iyileşmesine yardım edebilir. İkinci en önemli madde bir saponin glikozid bileşiği olan brahmoside veya brahminoside’ dir. Bu maddeler doğal olarak diuretik (idrar arttırıcı) ve hafif yatıştırıcı etkiye sahiptir. Son olarak içerdiği önemli madde ise kuvvetli bir anti-inflamatuar (iltihap giderici) etkiye sahip bir glikozid olan madecassoside’ dir. Gotu Kola ayrıca, Vitamin K, magnezyum, kalsiyum ve sodyum içermektedir. Gotu Kola, sakinleştirici ve yatıştırıcı etkilerinin benzerliği nedeniyle Kola bitkisi (Kola nut) ile karıştırılmamalıdır. Çünkü kola bitkisi ile hiçbir şekilde ilgili değildir ve kafein’ de içermez

Gotu Kola bağ dokularını güçlendirmekte ve katılaşmış-sertleşmiş bağ dokusu oluşumunu (selülit’ te olduğu gibi) ise azaltabilmektedir. Sertleşmiş bağ dokuları ise, skleroderma (Deri sertleşmesi) ‘ nın bir işaretidir. Gotu Kola’ nın, selülit ve varisli damarlar üzerindeki etkisi klinik olarak da kanıtlanmıştır. Diğer tedavi yöntemleriyle başarı sağlanamamış 65 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada, hastaların %58’inde çok iyi bir netice, %20’sinde tatmin edici bir netice elde edilmiştir. Diğer çalışmalarda ise başarı oranı %80 civarında olmuştur. Uyarılar: Hamile veya emziren kadınlar bu ürünü kullanmamalıdırlar

Gurmar - Gymnema Sylvestre

Gurmar (Gymnema sylvestre); orta ve güney Hindistan’ ın tropik ormanlarında yetişen bir orman sarmaşığıdır. Yaprakları çiğnendiğinde, ağızda belirli bir süre için şeker tadının alınmasını engeller. Zaten bu yüzden; bitkinin Hintçe ismi olan Gurmar’ ın, “Şeker Yok Edici” anlamına gelmesi rastlantı değildir. Geleneksel olarak yaklaşık 2000 yıldır Hindistan ve güney Asya’ da Tip1 ve Tip2 diyabet (şeker hastalığı) için doğal bir terapi olarak kullanılan bir bitkidir. Yaprakları yine aynı ülkede bazı mide rahatsızlıkları, kabızlık, ödem ve karaciğer rahatsızlıkları için de kullanılmaktadır. Gurmar, insülin salgısını artırıcı, şeker emilimini ve şekerin yağa dönüşüm sürecini de yavaşlatıcı özellikte bir bitkidir. Günlük beslenmemizde şekerden tamamen kaçınmak hemen hemen imkansızdır. Şeker (glükoz), yediğimiz veya içtiğimiz gıdalarda ister açıkça isterse gizli olsun, vücudumuzun ihtiyacından fazlası, karaciğer ve kaslarda direkt olarak, yağ dokusunda ise yağa dönüşerek depolanacaktır. İşte Gurmar size bu noktada dengeleyici bir yardımda bulunabilir

Gurmar yaprakları; klorofil, resin, tartarik asit, formik asit, butirik asit, müsilaj, inositol, gimnemik asit (gymnemic acid), alkaloidler, betain ve kolin… içerirler. Bitki yapraklarının hipoglisemik (kan şekerini düşürücü) ve kan şekerini dengeleyici etkisi ilk olarak 1920 ‘lerin sonuna doğru yayınlanmıştır. Ancak bu etki çoğu hipoglisemik ilacın aksine, ani değil doğal olarak aşamalı bir etkidir. Bitkiye hipoglisemik etkiyi veren etken madde gimnemik asit olup, bitkinin modern kullanımında yapraklarından ekstre edilerek standardize (%25) edilmektedir. Günümüzde dünyanın pek çok yerinde ham yaprakları çiğnenerek değil, etken maddesi standart hale getirilmiş kapsülleri kullanılmaktadır. Gimnemik asit moleküllerinin şekli glükoza benzemektedir ve bu yüzden tat alma tomurcuklarının üstündeki reseptör yerlerini doldururlar. Böylece şeker molekülleri tarafından tat alma tomurcuklarının harekete geçirilmesi (aktivasyonu) engellenmiş olur ve şeker ya da tatlı yeme isteğinin önüne geçilir. Benzer şekilde Gimnemik asit molekülleri ince bağırsaktaki emici katmanlarda bulunan reseptör yerlerini de doldururlar ve kan şekeri seviyesinde azalma ile sonuçlanan bu süreçte, şeker moleküllerinin bağırsaktaki emilimini engellerler. Sağlıklı bir diyet ve egzersiz programı eşliğinde Gurmar bitkisi kilo kontrol planlarınıza da yardımcı olabilir. Ayrıca yüksek karbonhidratlı ve şekerli besinler tüketmeniz durumunda da şeker dengenizin kurulmasına elinden gelen katkıyı yapacaktır.

Kullanım Önerisi: Gıda takviyesi olarak, günde 1 kapsül alınabilir. Önerilen dozlarda bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

Gümüşdüğme Ekstresi

Gümüşdüğme (Tanacetum parthenium - Chrysanthenum parthenium), 20-60 cm yükseklikte, kuvvetli kokulu ve otsu bir bitkidir. Yaprakları parçalı, parçalar seyrek ve tüylü olup; kapitulumlar dalların ucunda 5-30 çiçekli kümeler halinde toplanmıştır. Kapitulumlar 13-22 mm çapında, kenardaki çiçekler dil biçiminde ve beyaz, ortadakiler tüp şeklinde ve sarı renklidir. Anavatanı Güneybatı Avrupa olup, Amerika’ya bir süs bitkisi olarak götürülmüştür. Ticari olarak üretimi Japonya, Afrika ve Avrupa’ da yapılmaktadır. Türkiye’ de ise yabani olarak Trakya, Kuzey ve Doğu Anadolu’da yetişmektedir. Bitkinin tedavi amaçlı kullanımı Eski Yunan ve Romalı’ lara kadar uzanmaktaysa da, bu bitkiye karşı modern ilgi 1980’ lerde başlamıştır. Eski Yunan ve Romalı’lar, Yunanlı Hekim Dioscorides’in kayıtlarına göre bu bitkinin sap, yaprak ve çiçeklerini, ateş düşürücü, baş ağrıları ve bunlara eşlik eden bulantı, depresyon gibi semptomlara, mide ağrıları ile düzensiz adet görmeye karşı kullanmaktaydılar. 1980’ lerin başında bitkinin taze yaprakları bazı Avrupa ülkelerinde migren’ e karşı (Günde 2-3 taze yaprak ekmek içine konularak veya bal ile ezilerek yemek suretiyle) kullanılmaya başlanınca, bazı üniversiteler ve klinikler bir dizi araştırmaya başladılar. 1980’lerin başlarından itibaren yapılan bu bilimsel araştırmalar migrene karşı pozitif sonuçlar verince Gümüşdüğme binlerce yıldan sonra tekrar ilgi çekti. Gümüşdüğme bitkisinin etken maddesi olan parthenolid’ lerin, ağrıyı ileten prostoglandin’ leri ve migreni tetiklediğine inanılan serotonin hormonunun üretimini engellediği, kılcal damarlarda platelet (kanın pıhtılaşmasını sağlayan küçük hücreler) oluşumunu azalttığı bu araştırmalar neticesinde bulunmuştur.

Yapılan çalışmalar Gümüşdüğme’ nin migren’ in sıklığını ve şiddetini azaltabildiğini göstermektedir. Ek olarak migren’ e eşlik eden bulantı, baş dönmesi ve depresyon gibi semptomlarda da bir azalma gözlenmiştir. (23/7/1988 The Lancet- British Medical Journal; J.J. Murphy,S.Hepinstall, J.R.A. Mitchell of the Department of Medicine, University Hospital, Nottingham, England). Gümüşdüğme’ nin migren’ e karşı etkisini hissedebilmek için birkaç ay (1-2 ay) düzenli kullanımı büyük önem taşımaktadır.Yakın zamanda İngiltere’ de yapılan bir araştırmada ise Gümüşdüğme’ nin içeriğinde temel yağlar, flavonoid glikozitler, pinen türevleri ve kostik asit’ e ilave olarak yeni bir flavonol olan ve tanetin adı verilen anti-inflammatuar (anti-inflammatory) etkili bir madde bulunmuştur. Bu etkisinden dolayı söz konusu bitki İngiltere’ de romatoid artrit veya artrit (Arthiritis-mafsal-eklem iltihabı) tedavisinde de kullanılmaya başlanmıştır. (Bu çalışma Phytochemistry dergisinin Ocak 1995 baskısında yayımlanmıştır.)

Gümüşdüğme (Tanacetum parthenium - Chrysanthenum parthenium), 20-60 cm yükseklikte, kuvvetli kokulu ve otsu bir bitkidir. Yaprakları parçalı, parçalar seyrek ve tüylü olup; kapitulumlar dalların ucunda 5-30 çiçekli kümeler halinde toplanmıştır. Kapitulumlar 13-22 mm çapında, kenardaki çiçekler dil biçiminde ve beyaz, ortadakiler tüp şeklinde ve sarı renklidir. Anavatanı Güneybatı Avrupa olup, Amerika’ya bir süs bitkisi olarak götürülmüştür. Ticari olarak üretimi Japonya, Afrika ve Avrupa’ da yapılmaktadır. Türkiye’ de ise yabani olarak Trakya, Kuzey ve Doğu Anadolu’da yetişmektedir. Bitkinin tedavi amaçlı kullanımı Eski Yunan ve Romalı’ lara kadar uzanmaktaysa da, bu bitkiye karşı modern ilgi 1980’ lerde başlamıştır. Eski Yunan ve Romalı’lar, Yunanlı Hekim Dioscorides’in kayıtlarına göre bu bitkinin sap, yaprak ve çiçeklerini, ateş düşürücü, baş ağrıları ve bunlara eşlik eden bulantı, depresyon gibi semptomlara, mide ağrıları ile düzensiz adet görmeye karşı kullanmaktaydılar. 1980’ lerin başında bitkinin taze yaprakları bazı Avrupa ülkelerinde migren’ e karşı (Günde 2-3 taze yaprak ekmek içine konularak veya bal ile ezilerek yemek suretiyle) kullanılmaya başlanınca, bazı üniversiteler ve klinikler bir dizi araştırmaya başladılar. 1980’lerin başlarından itibaren yapılan bu bilimsel araştırmalar migrene karşı pozitif sonuçlar verince Gümüşdüğme binlerce yıldan sonra tekrar ilgi çekti. Gümüşdüğme bitkisinin etken maddesi olan parthenolid’ lerin, ağrıyı ileten prostoglandin’ leri ve migreni tetiklediğine inanılan serotonin hormonunun üretimini engellediği, kılcal damarlarda platelet (kanın pıhtılaşmasını sağlayan küçük hücreler) oluşumunu azalttığı bu araştırmalar neticesinde bulunmuştur.
Yapılan çalışmalar Gümüşdüğme’ nin migren’ in sıklığını ve şiddetini azaltabildiğini göstermektedir. Ek olarak migren’ e eşlik eden bulantı, baş dönmesi ve depresyon gibi semptomlarda da bir azalma gözlenmiştir. (23/7/1988 The Lancet- British Medical Journal; J.J. Murphy,S.Hepinstall, J.R.A. Mitchell of the Department of Medicine, University Hospital, Nottingham, England). Gümüşdüğme’ nin migren’ e karşı etkisini hissedebilmek için birkaç ay (1-2 ay) düzenli kullanımı büyük önem taşımaktadır.Yakın zamanda İngiltere’ de yapılan bir araştırmada ise Gümüşdüğme’ nin içeriğinde temel yağlar, flavonoid glikozitler, pinen türevleri ve kostik asit’ e ilave olarak yeni bir flavonol olan ve tanetin adı verilen anti-inflammatuar (anti-inflammatory) etkili bir madde bulunmuştur. Bu etkisinden dolayı söz konusu bitki İngiltere’ de romatoid artrit veya artrit (Arthiritis-mafsal-eklem iltihabı) tedavisinde de kullanılmaya başlanmıştır. (Bu çalışma Phytochemistry dergisinin Ocak 1995 baskısında yayımlanmıştır.)

UYARILAR: Gümüşdüğme’ nin tavsiye edilen dozlarda bir yan etkisi yoktur ancak yüksek dozlarda çok uzun süreli olarak kullanılırsa bazı alerjik reaksiyonlar ve mide rahatsızlığı olanlarda tahrişler görülebilir. Hamileler, emziren anneler ve çocukların kullanmamaları tavsiye edilmektedir. Ayrıca herhangi bir kan inceltici ilaçla (warfarin, heparin gibi) kullanılmaması önerilmektedir.



Hayıt Meyvesi - Vitex

Hayıt (Vitex agnus-castus); el şeklinde yaprakları olan,yaz aylarında morumsu çiçekler açan, çalı görünüşünde 1-3 metre yüksekliğinde bir ağaççıktır. Yarim cm’ lik küre şeklinde, acımsı meyveleri vardır. Rengi iyice koyulaşan meyveler, ekim-kasım döneminde toplanır ve gölgede kurutulur. Fransa, İtalya, Yugoslavya, Yunanistan, Suriye, Lübnan ve Türkiye’ de Akdeniz ile Ege bölgelerinde yaygın olarak yetişir. Yapılan araştırmalara göre meyve ve tohumları; % 4-6 oranında eterli uçucu yağlar (1-8 Cineole, p-cymene, ß-caryophyllene, a-terpineol, citronellol, castine, a- ve b- pinene, linalool, limoneen, ledol, y-cadinene, camphene, sabinene), Alkaloit (Viticin), %1 oranında flavonoidler (Casticin, isovitexin, kaempferol, quercetin, orientin, isoorientin, penduletin, luteolin-7-glucoside, quercetagetin, isorhamnetin), %1-3 oranında yağ asitleri (palmitic acid, linoleic acid, linolenic acid, eicosapentanoic acid, oleic acid, stearic acid), iridoid-glikozitler (% 0,3-1,1 aucdubin ve % 0,5 Agnuside), steroidler (progesterone, testosterone, 17- a-hydroxyprogesterone, androstenedione), vitaminler (folic acid, thiamine, pyridoxine, riboflavin, cholecalciferol, tocopherols, tocotrienols), tanen ve rezin içerir.
Adet öncesi sendromlar (PMS), adet zorlukları ve menopoz kadınlık tarihi kadar eski problemlerdir. Kadınlara bu konularda yardımcı olmak için çok çeşitli çareler araştırılmıştır. Şüphesizki doğal terapi yöntemleri bu alanda da yol göstermektedir. Bu naturel terapilerden birisi özellikle göze çarpmaktadır: Hayıt meyvesi veya tohumu. Hayıt meyvesi veya kısaca hayıt her yaştaki kadın için ebedi bir bitkisel çaredir. M.Ö 450’ de hayıt’ tan ilk olarak bahseden tıbbın babası kabul edilen Hipokrat’ tır (Hippocrates). O zamandan beri hayıt yüksek ateş, başağrısı, gazlanma ve idrar arttırma için ama en önemlisi günümüzde de devam eden şekliyle “kadın hastalıkları” için tavsiye edile gelmiştir. Adet öncesi gerginlik (PMT), genellikle östrojen (oestrogen) ve progesteron (progesterone) hormonları arasında dengesizliğe neden olur. Progesteron’ un göreceli noksanlığı; adet gecikmesi, ğüslerin hassasiyeti, sancı, kramp ve depresyon gibi semptomlardan sorumlu rahatsızlıklara yol açar. Hayıt bu semptomların giderilmesinde veya azaltılmasında etkili olabilmektedir. Hayıt meyvesi içerisindeki eterli uçucu yağların ve diğer sinerjetik bileşiklerin hipofiz bezi üzerinde pozitif etkileri vardır. Bilindiği gibi hipofiz bezi pekçok vücut hormonunun dengesinden sorumludur. Hayıt meyvesi, hipofiz bezini yumurtalıklardaki corpus luteum tarafından progesteron üretiminin artmasına yol açan belirli hormonları daha çok veya daha az üretmek için uyarır. Hayıt meyvesi vücuttaki kadınlık hormonlarını doğal bir şekilde dengeleyerek işlev görür. Hayıt meyvesi, başkaca progesteron terapilerinin başarılı olamadığı durumlarda bile başarılı olabilmiştir. Hem de bazen sentetik hormon yerleştirme sonucu oluşan yan etkilerin hiçbirine neden olmaksızın. Hayıt meyvesinin adet öncesi gerginlik (PMT) semptomlarına faydası en az 2 hafta içinde kendini açıkça belli eder. Fakat, en iyi sonuç için hayıt meyvesi en az 3 ay süre ile alınmalıdır. Yapılan çalışmalarda daha uzun süreli olarak hayıt meyvesi alımının PMT’ yi tamamen ortadan kaldırabileceği görülmüştür.

28 Haziran 2007 Perşembe

HASTALIKLAR ve bitkilerle tedavi yöntemleri

APANDİSİT

Bu hastalığı önleyici en etkili şey, Böğürtlen çayıdır.

ARPACIK AĞIZ YARALARI

Sirke ve susam yağı karışımı ile gargara yapılabilir

Birer çorba kaşığı böğürtlen yaprağı, hunnap, mercimek ve sinirli yapraktan oluşan karışımı kaynatıp, ılıkken gargara yapabilirsiniz.

Kuru üzüm, anason ve balı aynı ölçüde karıştırıp, yaraların üzerine sürebilirsiniz.

Bol kekik çiğneyin.

AKCİĞER RAHATSIZLIKLARI

Isırgan tohumu, karabiber, mürsafi, bal ve hardal eşit miktarda karıştırılır ve sabah akşam birer çorba kaşığı yenir.

ALERJİ

100gr. ısırgan otu + 100gr. kırkkilit otu karışımını çay gibi demleyip, günde 3 çay bardağı içmek ve bu tedaviye en az 20 gün devam etmek gerekir.

Şahtere otu çay gibi demlenip, sabah akşam 1 su bardağı içilebilir.

Birer çorba kaşığı Acı yonga ve Ravend çini, demlenip sabah akşam birer bardak içilir.

Kaşınan bölgeye Oğulotunu

1 çay bardağı sıcak suya bir tutam papatya konur ve bir müddet sonra süzülerek bununla göze masaj yapılır. Bu tedavi 2 saatte bir, 5-10 dakika tekrarlanır.

ASTIM

1 lt. suya 1 tutam Mersin yaprağı veya ısırgan konur ve 10 dk. kaynatılıp demle-
nir ve süzülür. Günde 8-10 çay bardağı, şekersiz olarak içilir.

1 lt.sıcak suya 5 yemek kaşığı Isırgan otu konur, 5 dk. sonra süzüp günde 8-10 bardak şekersiz içilir.

BADEMCİK

Kekik gargarası çok etkilidir.

Balık yağı içirilmelidir.

BASUR

Zulumba ve Üzerlik tohumu eşit oranlarda katıştırılıp, sabahları aç karnına 1 çay kaşığı yenir.

BAŞ AĞRISI

Baş ağrısının pekçok sebebi olabilir. Etkili tedavi için bu sebepleri ortadan kaldır-
mak gerekir.

1 bardak sıcak suya birer tutam lavanta, papatya, nane, biberiye ve kekik konur,
5 dk. sonra süzerek günde 2-4 bardak içilir.

BÖBREK VE MESANE TAŞI

1 lt. suya birer tutam Kırkkilit otu, Mısır püskülü ve Kiraz sapı konur, 5 dk. kay-
natılır ve süzerek günde 2-4 bardak içilir.

Ağrıyı dindirmek içinse; 1 lt. suya birer tutam Keten tohumu ve Meyan kökü ko-
nur, 15 dk. kaynatılıp süzülür ve günde 3-4 bardak, aç karnına içilir.

CİLT HASTALIKLARI

80g. ravent çini, 1kg bal ile karıştırılarak günde 3 öğün aç karnına 1 tatlı kaşığı yenir.

DAMAR TIKANIKLIĞI

250g.Hayıt tohumu, 6lt suda yarım saat kaynatılır ve günde 3 öğün, aç karna, bir çay bardağı içilir. ( Tansiyon düşürücü etkisi vardır. )

DUDAK ÇATLAMASI

Balmumu ve gülyağı birlikte eritilerek çatlaklara sürülür.

Susam yağı da iyi bir koruyucudur.

ERGENLİK SİVİLCELERİ

Şap ve narkabuğunu sirkeli suda kaynatıp bu su ile sivilceleri silmek yararlıdır.

GASTRİT

Hergün kahvaltıdan önce 1 çay kaşığının dörtte biri oranında Hardal tohumunu, ılık su ile içmek ve bu tedaviyi 20 günlük kür halinde yapmak faydalıdır.

GUATR

Tere tohumu, nöbet şekeri veya bal ile eşit oranlarda karıştırılıp yenir.

Deniz süngeri kurtulup toz haline getirilir ve balla karıştırılarak yenir.

KALP KRİZİ

Ökseotu çayı, Melisa çayı ve Adaçayı içmek kap krizini önleyici etkiye sahiptir. Ayrıca Civanperçemi, Atkuyruğu ve kekik oturma banyoları da yararlıdır.

KANSIZLIK

50g. Kınakına, 1kg siyah kuru üzüm ve 1/2kg Mürdüm eriği ile, 3lt suda bir müddet kaynatılır ve günde 3 öğün içilir.

KAS ERİMESİ

Günde 3-4 bardak Aslanpençesi çayı yudum yudum içilmelidir.

KEMİK ERİMESİ

Günde 3-4 bardak Civanperçemi çayı yudum yudum içilmelidir.

KİREÇLENME

400g. Ardıç tohumu, 1kg bal ile karıştırılır ve bu karışımdan, günde 3 öğün, aç karnına, 1 tatlı kaşığı yenir.

NEFES DARLIĞI

Bir miktar Deniz kadayıfı, toz haline getirilir. Ihlamur içine 1 çay kaşığı oranında katılarak kaynatılıp içilir.

ÖKSÜRÜK

Günde 20g.'dan fazla olmamak kaydıyla, Defne tohumu bal ile karıştırılıp yenir.

100g. toz zencefil ve 100g. toz zerdeçal 1kg bal ile karıştırılarak günde 3 öğün aç karna, 1 tatlı kaşığı yenir.

PROSTAT

100g. Eğir kökü, 5lt suda, 2.5lt kalıncaya dek kaynatılır. Günde 3 öğün, yemeklerden yarım saat önce, 1 çay bardağı içilir.
Aynı miktarda Kereviz tohumu da aynı şekilde hazırlanarak günde 3 öğün, yemeklerden 15dk. önce, 1 çay bardağı içilir.

ROMATİZMA

Hardal tohumu dövülüp, bal ile karıştırılarak yenir. Ayrıca, ağrılı bölgeye sürülür.

Aşağıdaki yağlar belli oranlarda karıştırılıp ağrılı bölgeye tatbik edilir ;

· Pelesenk yağı : 100g.

· Kekik yağı : 70g.

· Alabalık yağı : 50g.

· Karanfil yağı : 25g.

SEDEF HASTALIĞI

50g. Isırganotu, 50g. Şahtereotu ve 50g. Civanperçemi 1 lt. sıcak suda 15 dakika bekletilip süzülür ve günde 3-4 bardak içilir.

ŞEKER HASTALIĞI

1 lt. sıcak suya 20g. Mersin yaprağı konup 5-10 dakika demlenir ve gün boyu içilir.

250g. servi kozalağı, 250g. pelinotu ve 100g. melisa 2.5lt. alkole konur. Hava almayan bir kapta 45 gün bekletilir ve günde 3 üğün, aç karna, 1 kahve fincanı suya 8-10 damla damlatılarak içilir.

soya mucizesi


Aşırı yağlı besinlerle kolesterol yüklemesi yapan Amerikalılar kurtuluşu soya fasulyesinde arıyor. Bugüne kadar büyük ölçüde hayvan yemi olarak kullanılan ya da sadece vejetaryenlerin yediği soya fasulyesi, doktor tavsiyesi üzerine artık halk arasında da giderek yaygınlaşıyor. Çünkü hem kolesterolü düşük, hem kanseri önlüyor, hem de kemikleri güçlendiriyor.

Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) bu yılın sonlarına doğru soya fasulyesinin bir yararlı yönünü daha ilan etmeye hazırlanıyor. FDA'nin soya fasulyesini de aynı lifli-kepekli yiyecekler ve sebzeler gibi kalp hastalığı riskini azaltan gıdalar listesine dahil etmesi bekleriyor.

Fazla lezzetli olmadığı için sofralardan uzak kalan soya fasulyesini yeni keşfeden Amerikalılar, şimdi bu yararlı gıdaya lezzet katmak için uğraşıyor. Gıda sanayi harıl harıl yeni soya çeşitlemeleri üzerinde çalışıyor. Daha çok Uzakdoğu'ya özgü bir besin olan soya proteininden yüksek kolesterollü gıdaların taklitleri üretiliyor. Gerçeğine pek benzemese de, soyadan domuz pastırması bile üretiliyor. Japonların bol miktarda tükettiği soya eti tofunun yanı sıra sosis ve dondurma da yapılıyor.

TEST EDİLDİ ONAYLANDI

ABD'de son 25 yıl içinde yapılan araştırmalar, soyanın kolesterol düşürücü etkisini kesin biçimde ortaya koyuyor. Bu konuda yapılmış en az 30 araştırma var. Bu araştırmalara göre 47 gramlık soya tüketimi, kolesterolü yüzde 9 oranında düşürüyor. FDA'nın iki hafta önce onayladığı, pahalı ancak kolesterol düşürücü margarin Benecol de kolesterolü aynı miktarda düşürüyor. Ancak araştırmacıları düşündüren bir nokta var: Soyanın kolesterolü neden düşürdüğünü bir türlü çözemiyorlar. Bu nedenle de soyanın sadece kolesterol düzeyi yüksek olanlara mı iyi geldiği tam olarak bilinmiyor.

Soyanın göğüs kanserini önleyici etkisi olduğu da biliniyor. Çünkü Japonya'daki kadınlar arasında ortaya çıkan göğüs kanseri oranı ABD ve diğer sanayi ülkelerine göre çok daha düşük. Ancak Japon kadınlarının soyanın yanı sıra, diğer gelişmiş ülke kadınların a göre daha bol miktarda sebze, meyve ve yeşil çay tükettiğini de unutmamak gerek.

BİTKİLER HANGİ HASTALIKLARA ÇARE

BİTKİLER HANGİ HASTALIKLARA ÇARE


ACI BAKLA

Semen Lupini

Şeker hastalığına karşı kullanılır.

ACI YONGA

Lignum Quassiae

İştah açıcı, kuvvet verici, kurt ve ateş düşürücü

ADAÇAYI

Salvia officinalis

Gaz söktürücü, antiseptik, kuvvet verici ve uyarıcı

ALIÇ

Fructus Crataegi

Özellikle kalp üzerinde etkili, idrar söktürücü, kabız

ALTINOTU

Herba Ceterachi

İdrar söktürücü ve kabız etkileri vardır. Basura karşı, haricen kullanılır.

AMBER

Ambra Grisea

Kaşalot balığından elde edilir. Kalbi kuvvetlendirir, iştah açar ve cinsel arzuyu artırır.

ANASON

Fructus Anisi Vulgaris

Gaz söktürücü, iştah açıcı, süt artırıcı ve uyku vericidir.

ANDIZ KÖKÜ

Radix Helenii

Safra söktürücü, öksürük kesici, göğüs yumuşatıcı,kuvvet verici ve kurt düşürücüdür.

ARDIÇ TOHUMU

Fructus Juniperi

İdrar artırıcı, terletici, midevî ve antiseptik özellikleri vardır.

ASPİR

Flos Carthami

Romatizma ağrılarına karşı etkilidir. Dahilen terletici, kurt düşürücü ve adet getiricidir.

BALIKOTU

Fructus Cocculi indici

Dahilen kurt düşürücü, sara nöbetlerini azaltıcı olarak kullanılır. Tehlikeli bir drogdur.

BAMYA ÇİÇEĞİ

Flos Hibisci

Dahilen göğüs yumuşatıcı, lapa halinde haricen çıbanları olgunlaştırıcıdır.Kabızlığa karşı etkili ve zararsız bir drogdur.

BESBASE

Rhizoma Polypodii

Müshil, safra ve balgam söktürücü ve kurt düşürücü etkilere sahiptir.

BİBERİYE

Folium Rosmarini

Dahilen kabız, hazım sistemi uyarıcısı, safra artırıcı ve idrar söktürücü, haricen ise iltihaplı yaraların tedavisinde kullanılır.

BÖĞÜRTLEN

Folium Rubi

Kabız, kuvvet verici, idrar söktürücü ve şeker hastalığına karşı kullanılır. Bademcik iltihaplarında da gargara yapılır.

CİVAN PERÇEMİ

Herba Millefolii

İdrar artırıcı, iştah açıcı, gaz söktürücü, adet söktürücü ve yara iyileştiricidir.

ÇAKŞIROTU KÖKÜ

Ferulae meifoliae

Cinsel kudreti artırıcı olarak etkilidir.

ÇAM SAKIZI

Terebenthina Communis

Solunum ve idrar yolları hastalıklarında kullanılan etkili bir antiseptiktir.

ÇEKEM

Fructus Visci albi

Kabız, idrar artırıcı, kusturucu, kuvvet verici ve tansiyon düşürücü etkileri vardır. Romatizma ağrılarında kullanılır.

ÇÖREKOTU

Semen Nigellae

İdrar ve süt artırıcı, iştah açıcı ve adet söktürücüdür.

ÇÖVEN KÖKÜ

Radix Saponariae albae

Tedavide nadiren kullanılır. Bilhassa tahin helvası yapımında kullanılır. İdrar ve balgam söktürücüdür.

DAĞÇAYI

Sideritis

Uyarıcı, gaz söktürücü, iştah açıcı ve mide ağrılarını kesici özelliklere sahiptirler.

DEFNE YAPRAĞI

Folium Lauri

Terletici, antiseptik ve midevi etkilere sahiptir.

DEVE ÇÖKERTEN

Fructus Tribuli

Taş düşürücü, idrar söktürücü ve kuvvet verici olarak kullanılmaktadır.

DEMİR HİNDİ

Pulpa Tamarindorum

Müshil ve müleyyin bir etkiye sahiptir. Hiçbir tahriş edici etkisi yoktur.

DENİZ KADAYIFI

Carrageen

Dahilen, çok kullanılan bir göğüs yumuşatıcı ve öksürük kesicidir.

DEVE DİKENİ

Herba Cardui mariae

Karaciğer hastalıklarına karşı ve safra artırıcı olarak kullanılır.

DUT MEYVASI

Fructus Mori nigri

Meyvalardan hazırlanan şurup, gargara halinde, ağız ve boğaz hastalıklarına (pamukçuk) karşı kullanılır.

EĞİR KÖKÜ

Rhizoma Calami aromatici

Gaz söktürücü, terletici ve antispazmotiktir. Dahilen Prostat, haricen ise romatizma için kullanılır.

FESLEĞEN

Herba Basilici

Yatıştırıcı, midevi, idrar artırıcı ve gaz söktürücüdür.

FUNDA

Herba Ericae

İdrar yolları dezenfektanı, idrar söktürücü ve kabız etkilere sahiptir.

GELİNCİK

Flos Rhoeados

Yatıştırıcı, öksürük kesici, göğüs yumuşatıcı ve hafif uyutucu etkilere sahiptir.

GİNSENG

Ginseng

Kalp kuvvetlendirici ve yorgunluğu gidericidir. Cinsel gücü artırıcı etkileri vardır.

GÜNLÜK

Gummi Olibanum

Dahilen kuvvet verici, yatıştırıcı, kabız, idrar artırıcı, adet söktürücü, adet getirici ve romatizma ağrılarını dindiricidir.

HALİLE (Kara-Sarı)

Fructus Myrobalani

Sarı halile müshil, Kara halile ise kabız olarak kullanılır. Haricen ise yara iyileştiricidir.

HARDAL TOHUMU

Sinapis nigrae

Haricen lapası, yakısı ve banyosu yapılir. Kanı cilde toplamak ve ağrı kesmek için kullanılır.

HATMİ ÇİÇEĞİ

Flos Altheae

Göğüs yumuşatıcı ve tahrişleri gidericidir.

HAVACIVA

Radix Alkannae

Kabız ve yara iyileştiricidir.

HAVUÇ TOHUMU

Dauci carotae

Midevi, gaz söktürücü, gebeliği önleyici ve cinsel gücü artırıcıdır.

HAYIT TOHUMU

Agni-Casti

idrar artırıcı, gaz söktürücü ve yatıştırıcıdır.

HÜNNAP

Jujubae

Göğüs yumuşatıcı, öksürük kesici, müshil ve kan temizleyicidir. Şeker hastalığına karşı da kullanılır.

IHLAMUR

Flos Tiliae

İdrar artırıcı, terletici, yatıştırıcı, uyutucu ve göğüs yumuşatıcıdır.

ISIRGAN

Folium Urticae

Yaprak veya kök, dahilen kan temizleyici, idrar artırıcı ve iştah açıcıdır.

İĞDE ÇİÇEĞİ

Flos Elaeagni

Kabız, kuvvet verici ve antiseptiktir. C vitamini deposudur. Gribe karşı etkilidir.

KAFUR

Camphora

Sinir sistemi, solunum ve kalp üzerinde uyarıcı etkileri vardır.

KAKULE

Cardamomi

İştah açıcı, gaz söktürücü ve midevi etkilere sahiptir. Kahveye konur.

KEBABİYE

Cubebae

Solunum sistemi antiseptiğidir. Belsoğukluğunda kullanılır.

KARANFİL

Caryophyllus

Uyarıcı, midevi ve antiseptik etkileri vardır.

KEKİK

Herba Thymi

Midevi, yatıştırıcı, antiseptik etkileri vardır.

KEREVİZ TOHUMU

Apii graveolentus

Uyarıcı ve iştah açıcıdır. Prostat için kullanılır.

KETEN TOHUMU

Semen Lini

Müshil, sindirim sistemi iltihapları ve tahrişlerine karşı koruyucudur.

KINAKINA

Cortex Chinae

midevi, sıtma ve gribal enfeksiyonlara karşı koruyucu, kalp yatıştırıcıdır.

KISA MAHMUT

Chamaedrys

midevi, uyarıcı, şeker hastalığına karşı etkilidir.

KIZILCIK

Corni maris

Etkili ve zararsız bir ishal kesicidir.

KİTRE

Tragacantha

Boğaz hastalıkları ve iltihaplarında koruyucudur.

KUDRET NARI

Momordicae charantiae

Mide ve barsak ülserine karşı dahilen kullanılır. Yara, çıban ve ekzemalarda haricen kullanılır.

KUŞBURNU

Rosae caninae

Bilhassa C vitamini bakımından zengindir. Kabız ve kuvvet vericidir. Şeker hastalığına karşı da kullanılır.

LAVANTA

Flos Lavandulae

İdrar artırıcı, romatizma ağrılarını dindirici, antiseptik, sinir ve kalp kuvvetlendiricidir.

MAHLEP

Pruni mahaleb

Afrodizyak, balgam söktürücü, nefes darlığı ve prostat için, ayrıca şeker hastalığına karşı kullanılır.

MENENGİÇ

Terebinthina Chia

Dahilen idrar ve solunum yolları antiseptiği olarak kullanılır.

MEYAN KÖKÜ

Radix Liquiritiae

Göğüs yumuşatıcı, balgam söktürücü, tad düzeltici ve öksürük kesici etkileri vardır.

MISIR PÜSKÜLÜ

Stylus Maydis

İdrar söktürücü ve taş düşürücüdür.

MUSKAT

Myristicae

Gaz söktürücü ve antiseptik olarak bilhassa karın ağrıları için kullanılır.

MÜRSAFİ

Gummi Myrrihae

Antiseptik ve uyarıcıdır. Bilhassa solunum yolu hastalıklarına karşı kullanılır.

NANE

Folium Menthae

Özellikle sinirsel kaynaklı mide bulantılarını kesici olarak etkilidir.

OĞULOTU

Folium Melissae

Yatıştırıcı, midevi, terletici ve antiseptiktir.

PAPATYA

Chamomillae vulgaris

İdrar artırıcı, yatıştırıcı, safra söktürücü, boğaz iltihaplarında ve iltihaplı yaralara karşı etkilidir.

PELİNOTU

Herba Absinthii

Midevi, ateş düşürücü, adet getirici etkileri vardır.

REZENE

Foeniculi

Midevi, gaz söktürücü ve süt artırıcıdır.

SAFRAN

Crocus Stigmata

Uyarıcı, iştah açıcı, adet söktürücü, koku ve renk vericidir. Değerli bir baharattır.

SALEP

Tuber Salep

Afrodizyak, kuvvet verici, çocuk ishallerini kesicidir.

SANDALOS

Sandaraca

Haricen ve dahilen romatizma ağrılarını dindirici olarak etkilidir.

SARI SABIR

Aloe

Kalın barsağa etkili bir müshildir.

SARI KANTARON

Herba Hyperici

Dahilen antispazmotik, kabız, yatıştırıcı, haricen ise antiseptik ve yara iyileştiricidir.

SERVİ KOZALAĞI

Cupressi

Çocukların gece işemelerinde, haricen basura ve kokulu ayak terlemelerine karşı kullanılır.

SİNAMEKİ

Folium Sennae

Kalın barsak üzerinde etkili olan, kuvvetli bir müshildir.

ŞAHTERE

Herbe Fumariae

İdrar artırıcı, yatıştırıcı, zayıflatıcı ve tansiyon düşürücüdür.

ŞEYTAN TERSİ

Gummi Asa foetida

Sinir sistemi yatıştırıcısı, hazmı kolaylaştırıcı ve gaz söktürücüdür.

ÜZERLİK TOHUMU

Semen Pegani

Kurt düşürücü, adet söktürücü, uyuşturucu, terletici ve yatıştırıcıdır.

ZAHTER

Saturejae hortensis

Şeker hastalığına karşı kullanılır.

ZENCEFİL

Rhizoma Zingiberis

Yatıştırıcı ve gaz söktürücüdür.

ZERDEÇAL

Curcuma longae

Midevi, gaz söktürücü ve safra artırıcıdır.

ZULUMBA

Rhizoma Zedoariae

İştah açıcı, uyarıcı, idrar artırıcı, balgam ve gaz söktürücüdür.

ACI ELMA YAĞI

Salvia Triloba

Gaz söktürücü, midevi, ter kesici, idrar artırıcıdır. Haricen yara iyi edici ve antiseptik olarak kullanılır.

ANASON YAĞI

Oleum anisi

Sinir sistemi uyarıcısıdır.

BADEM YAĞI

Oleum Amygdalae

Dahilen müshil, haricen yumuşatı-
cı ve yara iyi edici olarak kullanılır.

BİBERİYE YAĞI

Oleum Rosmarini

Haricen romatizma ağrılarını dindirici olarak kullanılır.

CEVİZ YAĞI

Juglandis regiae

Müshil ve safra artırıcı olarak kullanılır.

ÇAM TERE- BENTİN YAĞI

Oleum Terebinthinae

Neft yağı olarak da tanınır. Hari-
cen romatizma ağrılarını giderici ve saçları besleyici olarak kullanılır

ÇÖREKOTU YAĞI

Nigellae sativae

Haricen saç dökülmesi ve kepeğe karşı kullanılır.

DEFNE YAĞI

Lauri expressum

Romatizma ağrılarını dindirici ve vücut parazitlerini öldürücüdür. Ayrıca, saç dökülmesini de önler.

HİNT YAĞI

Oleum Ricini

İnce barsak üzerinde etkili olan ve tahriş yapmayan bir müshildir

KAKAO YAĞI

Oleum cacao

Basur memelerini, kadınların göğüslerindeki yara ve çatlakları yumuşatmak için haricen kullanılır.

KARANFİL YAĞI

Oleum Caryophylli

Dişhekimliğinde antiseptik ve ağrı kesici olarak, dahilen ise gaz söktürücü olarak kullanılır.

KEKİK YAĞI

Oleum Thymi

Dahilen safra artırıcı, kurt düşürücü ve ağrı dindirici, haricen ise antiseptik olarak kullanılır.

KETEN YAĞI

Oleum Lini

Bezir yağı olarak bilinir. Yara ve yanık tedavisinde kullanılır.

KARABAŞ YAĞI

Lavandulae Romanae

Haricen ve dahilen antiseptik olarak kullanılır.

LİMON YAĞI

Oleum Limonis

Uyarıcı ve koku verici olarak kullanılmaktadır.

MERSİN YAĞI

Oleum Myrti

Dahilen bronşit, verem ve belsoğukluğu gibi hastalıkların tedavisinde ve şeker hastalığına karşı kullanılmaktadır.

NANE YAĞI

Menthae Piperitae

Hafif antiseptik, ferahlatıcı, koku verici ve mide bulantılarını giderici olarak kullanılır.

OKALİPTÜS YAĞI

Oleum Eucalypti

Antiseptik olarak haricen kullanılır.

SIĞLA YAĞI

Styrax Liquidus

Haricen antiseptik, yara iyi edici ve anti paraziter olarak kullanılır.

SUSAM YAĞI

Oleum Sesami

Dahilen müshil olarak etkilidir. Şe-
ker hastalığına karşı da kullanılır.

TARÇIN YAĞI

Oleum Cinnamomi

İştah açıcı ve midevi olarak dahilen kullanılır.